Türkiye’nin en ünlü tarihçilerinden aynı zamanda Cumhuriyet Gazetesi yazarı Sinan Meydan 24 Temmuz Atatürk’ün Karamürsel’e gelişinin 91.yıldönümü etkinlikleri kapsamında Karamürsel’e geldi.
BAŞKAN ÇALIK’A TEŞEKKÜR ETTİ
Karamürsel Atatürk anıtı önünde gerçekleştirilen programda konuşma yapan Sinan Meydan, “Karamürsel’e 10 yıl önce ADD Karamürsel şubesi tarafından Karamürsel’e davet edildim. Fakat o günlerde bize bir salon bile çok görüldü ve verilmedi. Çok üzülmüştük. Yine de o günün koşullarıyla Karamürsel’de bir etkinlik düzenledik.
Fakat bugün bana ulaşan Karamürsel Belediye Başkanı Ahmet Çalık ve ekibine çok teşekkürlerimi sunuyorum. Bu sıcak yaz gününde bu muhteşem kalabalık karşısında olmaktan mutluluk duyuyorum” dedi.
LOZAN 101 YAŞINDA
Sinan Meydan konuşmasının devamında; “Bugün 24 Temmuz 2024; tam bağımsız ve laik Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı Lozan Barış Antlaşması 101 yaşında.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kolay kurulmadığını hep söylüyorum. Benim kitaplarımı okuyup, televizyon programlarımı izleyenler bilir. Bu cumhuriyet çok zor koşullarda kuruldu. Bu topraklar çok zor koşullarda vatan yapıldı.
Bizi bir arada tutan bağlarımız var. Bu bağların gücüne inanıyoruz. Her şeye rağmen bir aradayız ve ay yıldızlı bayrağın gölgesi altında Türk Ulusu, Türk Milleti olarak bir aradayız, çok güçlü ve umutluyuz.
Türkiye’de Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlarının öteden beri en çok çarpıtıp hakkında akla ziyan yalanlar ürettiği yakın tarih konularının başında Lozan Barış Antlaşması gelmektedir.
LOZAN ZAFERDİR
Türkiye Lozan’da azınlık hakları konusunda “mutlak eşitlik” istedi. Söz konusu maddede “Türkiye’deki azınlıkların hakları, civar ülkelerdeki Müslüman halkın aynı haklardan yararlanmaları güvencesiyle tarafımızdan teyit ve temin edilecektir” deniliyordu. Buna karşın Müttefikler Lozan’da Türkiye’deki azınlıkların, Osmanlı’dan gelen eski ayrıcalıklarını korumaları yanında, yeni bazı ayrıcalıklar da istediler. Buna göre;
Türkiye, azınlıkları da kapsayan genel af ilan etmelidir.
Türkiye’deki azınlıklar belli bir miktar vergi karşılığında askerlik yapmamalıdır.
Türkiye’deki azınlıklar aile hukukunda, kendi kilise hukuklarına bağlı olmalıdır.
Lozan’da müttefiklerin bu aşırı taleplerine karşı İsmet Paşa, azınlık hakları konusunda Ankara’da hazırlanmış uzun bir muhtıra metnini Fransızca olarak okudu. Büyük devletlerin azınlıkları kullanarak Osmanlı’nın içişlerine karıştığını anlattı. İsmet Paşa, muhtırasını üç istekle bitirdi;
“Dış kışkırtmalar kesilmelidir. Türk-Rum ahali mübadele edilmelidir.
Diğer azınlıklar hakkında Türk liberal siyasetinin verdiği güvence ile yetinilmelidir.”
Bunun üzerine Lord Curzon, Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne üye olmasını ve Türkiye’deki azınlık haklarını Milletler Cemiyeti’nin denetlemesini önerdi. İsmet Paşa, “egemenliğe aykırı” bulduğu bu öneriyi de reddetti. Curzon, elleri temiz olan milletlerin üyelikten çekinmeyeceğini söyleyince İsmet Paşa, “Bizim ellerimiz bilhassa temizdir. Milletler Cemiyeti’ne barış yapıldıktan sonra gireriz” diyerek Curzon’a unutamayacağı bir ders verdi.
Sevr Antlaşması’nın 145-148. maddelerde geçen “soy, dil ve din azınlıkları” kavramını Lord Curzon Lozan’da yeniden gündeme getirdi.
Türk heyeti Lozan’da “Müslüman azınlık” kavramını şiddetle reddetti. 9 Ocak 1923 oturumunda İsmet Paşa, bu konudaki son sözünü söyledi: “Türkiye’de hiçbir Müslüman azınlık yoktur. Çünkü teorik olarak olduğu gibi uygulamada da Müslüman nüfusun çeşitli unsurları arasında hiçbir ayrım gözetilmemektir” dedi. İsmet Paşa’nın bu kesin tavrından sonra bu konu bir daha gündeme gelmedi.
LAİK TÜRKİYE
Lozan Antlaşması’nın 39. maddesine göre Türkiye’de Müslüman olmayan Türk uyruklu yurttaşlar, Müslüman olan Türk uyruklu yurttaşlarla eşit medeni ve siyasi haklara sahip olacaktır. Yani “Bütün Türk halkı din farkı gözetilmeksizin yasalar önünde eşit olacaktır.”
Lozan’da, uluslararası hukuktaki “azınlık hakları” tanındı. 1926’da Medeni Kanun’un kabulüyle Türkiye’deki azınlıklar, “Türk vatandaşı” olup bu azınlık haklarından da vazgeçtiler.
LOZAN’DA “KÜRDİSTAN” İSTEĞİ
San Remo Konferansı’nın 19 Nisan 1920 tarihli toplantısı sonunda hazırlanan “5 Sayılı Ek Metin”le Kürdistan’ın sınırları çizilmişti. 10 Ağustos 1920’de imzalanan Sevr Antlaşması’nın “Kürdistan” maddeleri bu metne uygun olarak hazırlanmıştı. Bu arada ABD Başkanı W. Wilson, Ekim 1920’de hazırladığı bir haritada, Anadolu’nun kuzeydoğusunu Ermenilere, güneydoğusunu ise Kürtlere bırakıyordu.
Sevr Antlaşması’nın “Kesim III, Kürdistan” başlıklı bölümündeki 62.-64. maddelere göre Kürdistan’a önce “özerklik” sonra “bağımsızlık” verilecekti. 62. maddeye göre Sevr Antlaşması’nın yürürlüğe girmesinden sonraki altı ay içinde İstanbul’da İngiliz, Fransız ve İtalyan hükümetlerinden üçer kişilik bir komisyon toplanıp “Suriye, Irak ve Türkiye sınırının kuzeyinde Kürtlerin sayıca üstün olduğu bölgelerin yerel özerklik planını” hazırlayacaktı. 63. maddeye göre Türkiye, bu komisyonların “Özerk Kürdistan” kararını kendisine bildirildikten sonra üç ay içinde yürürlüğe koymayı kabul edecekti. 64. maddede ise açıkça “Bağımsız Kürdistan”dan söz ediliyordu.
Türkiye, Sevr’deki “Kürdistan” planını Lozan’da bozacaktı. İngiltere, özerk ve bağımsız Kürdistan tezini Lozan’da da savundu. Lozan’da azınlıklar konusu görüşülürken Curzon, Kürt konusunu gündeme getirdi. 23 Ocak 1923 tarihli görüşmelerde “Güney Kürdistan” dediği Musul vilayetinde İngiltere’nin Kürtlere özerklik vereceğini anlattı.
İngiltere, Lozan’da Türklerle Kürtlerin iki ayrı millet olduğunu ileri sürüp Kürt özerkliğini savunurken; Türkiye, Türklerle Kürtlerin kaderlerini birleştirmiş bir millet olduğunu savundu. İsmet Paşa, Lozan’da 23 Ocak 1923 tarihli oturumda “Türkler, Kürtler birdir, dinleri, gelenekleri, emelleri birdir” dedi.
Sonuçta Türkiye Lozan’da Anadolu’da “özerk” veya “bağımsız” Kürdistan projesine izin vermedi. Atatürk’ün Nutuk’taki ifadesiyle, Lozan’da, Kürdistan “elbette söz konusu edilmemiştir.”
ERMENİ SORUNU ORTADAN KALDIRILDI
Lozan’da Lord Curzon, Sevr Antlaşması’nı hatırlatarak “Ermeni sorunu”nu gündeme getirdi; Anadolu’da Ermenilere yurt verilmesini istedi. Lozan’da ABD heyeti de Anadolu’da “Ermeni yurdu” için çaba harcadı. Lozan görüşmelerinde “Ermeni sorunu”, Ermeni Tehciri sırasındaki kayıplar ve Ermeni nüfusun yeniden Anadolu’ya yerleştirilmesi konusunda tartışmalar yaşandı.
Lozan’a giden Türk heyetine TBMM’nin verdiği 14 talimattan ikisi kesindi. Buna göre müttefikler, “kapitülasyonların devamı” ve “Ermeni yurdu” konusunda ısrar ederlerse Türk heyeti, hükümete bile sormadan görüşmeleri sonlandırma yetkisine sahipti.
Bu nedenle Türk heyeti Lozan’da “Ermeni istekleri” konusunda tavizsizdi. Öyle ki Türk heyeti, Lozan görüşmelerinde Ermeni heyetinin dinlenmesi isteğini protesto ederek oturumu terk etti. Bu sayede görüşme Lozan tutanaklarına geçmedi.
Türk heyetinin kesin tavrı sonunda Lozan’da Batı’nın, Anadolu’da bir “Ermeni yurdu” isteği de sonuçsuz bırakıldı. Atatürk’ün Nutuk’taki ifadesiyle Lozan’da “bu sorun ortadan kaldırılmıştır.”